in that

  1. çünkü, bu sebeple, … için, sebebiyle, hasebiyle, nedeniyle, mademki.
    In that you have already done
    the work, you may be excused. The higher income tax is harmful in that it may discourage people from trying to earn more.
  2. çünkü.
    I prefer his plan to yours, in that it is more practical.
  3. mademki.
…iği için Adverb
öyle ise, ohalde, bu/o takdirde.
In that case come a little earlier.
o takdirde, o zaman.
It may rain, in that event we won't go.
ora da
Bu konuyu geçelim. Sentence
Bu konuyu şimdilik bir kenara bırakalım. Sentence
Bu konuyu daha sonra konuşalım. Sentence
Lafını unutma. Sentence
hatalı olduğunu kabul etmek Verb
bir davanın kapalı celsede bakılmasını talep etmek Verb
... inanarak (ilke kararlarında, uluslararası sözleşmelerde); kanısına vararak
içine doğmak, (sebebini bilmeden) emin olmak.
İngilizcesi nedir? Sentence, Language-Literature
Türkçesi nedir? Sentence, Language-Literature
… diye, … için.
… için, maksadıyla, gayesiyle, … diye. Conjunction
… için, … gayesiyle/maksadıyla, … diye.
in order to see: görmek için.
ne var ki Noun
daha sonraki günlerde Adverb
müteakip günlerde Adverb
takip eden günlerde Adverb
eğer, şayet, … olduğu takdirde, … olması halinde, … ise.
In the event that the roads are icy, we will
not come: Yollar buzlu olursa gelmeyiz.
eğer … ise Conjunction, Law
… ise Conjunction, Law
… olması halinde Conjunction, Law
bilincinde olarak
kazara gelecek olursa
bu durumda/hususta, bu koşullar altında, bu münasebetle, bu durum karşısında.
in another connection:
başka bir düşünce/münasebet/vesile ile.
in what connection: ne münasebetle, hangi vesile ile, ne sebepten.
In what connection did he mention my name?
… dikkate alındığında Adverb
...'iği unutulmamalıdır. Sentence
Unutulmamalıdır ki, ...
...'iği unutulmamalıdır.
gittikçe inanır oldum
kısa bir süre karşılaşan ve belki de ömürlerince bir daha karşılaşmayacak insanlar gibi
İstesen de istemesen de bu böyledir, bunu değiştiremezsin.
usulüne uygun olmayan makbuz
Karada Çıkabilecek Yangınlarla, Deniz, Liman veya Kıyıda Çıkıp Karaya Ulaşabilecek ve Yayılabilecek veya
Karada Çıkıp Kıyı, Liman ve Denize Ulaşabilecek Yangınlara Karşı Alınabilecek Önleme, Söndürme ve Kurtarma Tedbirleri Hakkında Yönetmelik
Proper Name, Law
nabzına göre şerbet vermek Verb
bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek